14 Şubat 2012 Salı

14 Şubat 2012

     ''İkinci Bahar '' der eskiler , ilk baharını sanki yaşamışsın gibi......Sanki hayat herkese kartlarını açık oynamış da sen hile yapmışsın gibi. Çiçeksiz yaşadığın fırtınalı baharın ardından tomurcuk beklemek çok mu yüzsüzlük ? Güneşe hasret yaşadığının nâbilince insanlar zerreleri çok mu görür sana ?
     İnsanların o yapay kalpleriyle takındıkları üstünkörü sevgilerine alıştıktan sonraydı bir kaç hayal satın almam kendime..çok değildi...hatta modası geçmiş , herkezin burun kıvırdıklarından.....Ama en çok da çalmak istedim insanların umutlarını...yalnızlığımda boğazımı sıkan bu duygunun hiçbir dilde adı yok diye....ve her türlü tasvirden uzakta bir iç gıcırtısı inatla geziniyorken beynim ve kalbim arasında ; vazgeçmekten vazgeçtim başlangıcını ezberlediğim bu hayatta....!
     Sus dediler bana....''sus''....! Bildiklerini anlatma , gördüklerini söyleme...herkez bildikleriyle kalsın , gördükleriyle yetinsin....sen acını içine kus ve her daim göründüğün suretten öteye geçme....
     ''Pişmanlık''.....!
       Kırık dökük , parçalanmış , darmadağın bir ruh bende kendime hamallık ettiğim...Tedavisiz hastalık gibi gün be gün beynimi kemiren binlerce kurgunun ötesine geçemeyen o aciz sualler yaşlandırıyor beni. ''Acaba'lar , keşke'ler , fakat'lar ve ama ' larla dolu yığınla kelimeyi çöpe atmak mı tek hayalim ? Bilmiyorum , bilemiyorum. Hafızamın oynadığı oyunlar kadar sahte değil hiçbirşey , çok gerçek , fazla gerçek , fazla ...ve her bir his şiddetini volkanların lavlarını donduracak kadar soğuk....öylesine acıtmaya yeminli , mütemadiyen yanı başımda, vefakar dost...!
     Gayba dair ne kadar çok şeyi bilmiyorsam , adım gibi emin olduğum çok şey de mazimden bakıyor bana. Unutturmuyor asla kendini hayatının çıkmazları , bir ses uzaklardan haykırıyor halâ ...... Mazlum olmayı ben mi seçtim ? Şimdi bir başka kadın ve başka bir hayatta başrol oyuncusu olabilmenin hayalinin ucuzluğuna niye pazarlıyorum umutlarımı? Dönüyor dolaşıyor aynı yerden haykırıyorum halâ ;...Şu günüm , şu gecem ve şu hayatımın telafisi yok.
     Herkez nede çok severmiş büyük büyük konuşmayı , nede çok severmiş kendini herkez. ....ama sahteliklerini aynalara ihtiyaç duymadan bilmenin verdiği huzur , asla yeni bir başlangıcın olmayacağının habercisi iken neye yarar Bilmek ?....Bir kadın kurtulur mu labirentlerinde kaybolmuşken puslu geçmişinin ? Üstüne gelen duvarların ardından bir güvercin kanadından düşermi ayaklarına , serilir mi önüne temiz ve kullanılmamış bir hayat ?
        Kim verebilir ki sana baharları ve çiçekleri , baktığın her yerde kuru dallardan kalma bir çöplük görürken ?  Emanet mi edeceğim yalancı baharları içimdeki sessiz çığlıklara ? Kendi hayatına gül demetleri sunamamış bir kadın mı mutlu edecek içinde kalp taşıyan bir bedeni ?

5 Şubat 2012 Pazar

05 Şubat 2012

       Kırgınlığım dağlardan yüceyse kime ne ; hayat bana kazıklarını hep en sevdiklerimle atmışken matematiği yalancı çıkarırcasına bir hesapla ! Söyleyecek kaç söz kalmıştır heybemde ? Kaç günüm , kaç gecem , kaç gözyaşımla sakladığım acım kalmıştır çöpe atılmayan ve kaç damla kanım kalmıştır akıtmamaya yeminler ettiğim ... Dolduramadığım boşluklarıma emaneten yerleştirdiklerim böylesine firar etme arzusunda iken kaç üç noktalı cümlelerin sonunda saklıdır geçmişim ? 
        Hep kendime yalancı çıkmaktan , kendime verdiğim sözlerin sadakatsizliğinde .... ben miydim kendimi kandıran tek yalancı ? Üç isim yazdıysa benim kaderimi , üç satır arasına sığdıracağım bir ömür müdür bu ? Gül diyorlar ya .... beyhude diyorum ey gönlüm beyhude .... Saklanmamalıyım artık ışıldıyan gözlerimle tasdik ettiğim gülüşlere . O gülüşler ben dahil herkeze yalancı , ben hariç herkeze yabancı ....!!!
        Ne tuhaftir ki özlediğim her duygu ve hatırlamaktan nefret ettiğim her acı hep aynı geçmişte saklı . Bu güne dair hissiyatsızlığım uyuşturuyor beynimin geleceğe dair hayaller kuran hücrelerini . Şimdi gelse bir hayal kahramanı , inandırmak istediği kendi gerçekleri sandığı boş avuntularıyla .... acılarıma tuz basmaktan öteye ne bırakır bana ?
        Gidenler midir hep en çok sevilen , yoksa biz miyiz hep en çok gidenleri seven ? Bilmiyorum , hatta korkuyorum alacağım cevapların muhtaçlığın rezaletine alışamamış kalbimde bırakacağı hasardan . Sevdiğim yalanlar kadar güzel insanlar vardı ve güzelliğini sevdiğim yalan insanlar . Kendime itiraf ettiğim tek dürüstlüğüm idi yalancı olduğumu kabullenmem .
         Yalansız sevemeyecek kadar kördü gözlerim , yalansız unutamayacak kadar sağır . Şimdi hem yalancı hemde yabancıyım kalbimin sevda adı verilen sokaklarına . Umutsuz desinler , mutsuz desinler isterlerse..... Aydınlatacak bir güneş zerresi yokken bu kara gölgeleri , kaybettiğim savaşların çetenesi tutamayacak kadar düşmanım özüme . Özüm bir kurak toprak , özüm bir bulutsuz çöl , özüm ......... adını bile hatırlamayacak kadar sarhoş .
          Vazgeçişlerim hiç bitmedi ki ..... kaç 'merhabayı' sardım ilaç gibi 'elvadalarla' açılan yaralarıma . Kaç suskunluğun ardına sakladım içimin duvarlarına çarpan çığlıklarımı , kaç ömür tükettim , kaç tövbe bozdum . Kabullendiğimde bütün hataları ve herkezin günahlarını sırtlandığımda omuzuma biter sandım kabuslarım , gider sandım kara bulutlarım..... ne itiraflarım kurtardı beni ne de hakikatlarım . Tamam dedim , herkez masumluk bayrağıyla en önde ilerlesin , ben olayım tek mahkum ....  Canlı bedenime müebbet , cansız ruhuma infaz .
          Ne çilesin sen gönül , halâ matemini tutuyorum ellerimle toprağa gömdüğüm canlı cenazemin .... !