18 Ağustos 2015 Salı

18 Ağustos 2015

Cevabını asla öğrenemeyecegim bir soru mahvediyor şimdi tüm gece ve gündüzümü. Bu gerçeği öğrenemeyecek olmanın pişmanligi öldürüyor beni. Herşeyden herkesden hırsımı hıncımı alamayacak kadar nefret ediyorum. Kendi benliğimi bir mengenede sıkıştırsam ve bedenimdeki tüm damarların içindeki kanı soğutabilsem. Ardımda iz bırakmadan yapmanın bir yolu olsa ve ben yok olduğumda hiç yaşamamış, bu dünyaya hiç gelmemis olsam. Bu öyle bir yokluk ki hiç var olmamak aslında.  Son günlerimi acizce, kimsesiz bir yatakta sancılar içinde kivranarak geçirmek istememin kime ne zararı var? Bir anda değil de yavaş yavaş, tüm günahlarımin bedelini ödeyerek ölmek istemememin neyi garip. Neyini sevdim ki bu hayatin, ne zaman sevdim ki.  Ne zaman elimdekinin kıymetini bildim? Her lütfun sonunda mutlak bir hata yaparak herseyiYok etmenin bir yolunu bulmadim mi? Kendi kendine kötülük yapma rekoru kırıyorsam ve ruhuma bunca kötülük yapıyorsam insanlar sadece bedenimdekileri görmek zorunda mi? Kanser olmalıyım dimi, çaresiz hastalıklara tutulmaliyim. Anca o zaman anlar bu aciz insanlar. Gerçekten acı çektiğimi ispatlayacak hiç mi birşey yok bu hayatta. İntihar etmem gerekiyor belki de....

18.08.2015

Hep son günkü gibi kal aklımda.  Balık ekmeğin kokusu, Kızkulesi'nin soğuğu, Yerebatan Sarnıcı nın karanlığı, İstanbul un silueti hep elin elimdeyken hissettigim hazla kalsın içimde. Sadece seni degil seninle birlikte koca bir şehri koca bir hayatı, gülüşümu, neşemi, umudumu kaybettim ben. Bir adım dahi atmak gelmiyor içimden. Ben ki tüm hayallerimi senin üzerine inşa etmistim. Gittiğim her yerde adımlarım seninle karışacakti sokaklara. Aldığım her kokuya senin nefesin dolacakti. Öyle çok ötelemis, öyle çok  biriktirmistim ki hayallerimi bir anda yaşayıp tüketmek istedim senle. Acelem hep bundandi, telaşım korkum hep yedi bitirdi beni. İşte bu yüzden sevgim nispetinde kırgınligim, sevgim şiddetinde bizi ayiranlara nefretim.

14 Ağustos 2015 Cuma

14 Ağustos 2015

Sen yoksun madem hatıran da olmasın artık... hayalin, kokun, sesin...hersey tek tek silinsin. 
Bu kadar nefret ediyorsan benden kalmasın bende tek bir anın. 
Kader diyordun ya hep,  elinden her geleni yapsaydin ve yine olmasaydı kader derdim, ama değilmiş işte bu hikayeyi kendin yazdın. Ve kendi yazdığın mutsuz sona beni de inanmak zorunda bıraktın. Beni hala seviyor olma ihtimalinden nefret ediyorum... Gözümde böylesine büyüttügum o ruh ikizim dediğim adamın böylesine korkak ve güçsüz olduğunu kabullenmek zoruma gidiyor.  Dayanması en kolay duygu sevmiyor olman. Sevgin bitti ve gittin. Sevgin bitti ve mücadelen de bitti. Sevgin bitti ve özlemin de bitti. Ben bir hiçim artık evet. Bunu kabullenmek inan seviyor olma ihtimalin kadar acıtmıyor beni.

27 Ağustos 2014 Çarşamba

27.08.2014

      Sen benim; erkeğim, guruurm, namusum...
      Sen benim; sevdam, hasretim, umudum...
      Sen benim; hayat yoldaşım, sırdaşım, dert ortağım...
      Herşeyim'din sen benim, her anımda ve duygumda yalnızca sana aittim ben. Bir bakış, bir hayal bile ihanet sayılırken sana....sen nasılda bozdun bu büyüyü? Nasıl da dokunabildin bir başka ele, nasılda sarılabildin bir başka bedene? Bu kadar basite mi alınmalıydı o dokunuşlar?
     

26 Ağustos 2014 Salı

26.08.2014

      Otuz yılımın özeti kemiriyor içimdeki hücreleri. Bu geçmeyen geçmiş, bu kaçmaya çalıştıkça daha çok yakalandığım gerçekler bir kanser hücresi gibi hızla sarıyor içimi. Kilitli kapılarım açıldı, unutmaya çalıştığım her ne varsa bir kaç damla kan ile çıktı göğsümden dışarı. Gecelerimi kabusa çeviren, saçlarımı yolduran, hıçkırıklarımı kesen krizlerimle, yine aynı evde, yine aynı dört duvara mahkum edildim.
      Sığındığım son limanım, tutunduğum tek dalım, beni aşka ve umuda inandıran, gerçeğim sandığım, gerçek sandığım bir rüyadan uyandırdı beni.
      Kabusları, korkuları, kaçmaya çalıştığım her ne varsa hepsini bir araya getirip usulca uzaklaştı. Sanki amacı bana geçmişi umutturmamakmış gibi, sanki niyeti çırpındığım bataklıkta beni ölüme terk etmekmiş gibi. Sanki düşmanlarımla işbirliği yapıp ruhumun kalesini içeriden yıkmak istemiş gibi.
      Bu hangi son bilmiyorum, neyin ve kimin sonu? Baştan kayıtsız şartsız teslim olduğum için kaybettim bu oyunu, yaşadığım onca tecrübeye rağmen hala birinin beni gerçekten seveceğine inandığım için, onca yıkıma rağmen güvenecek bir kalp taşıdığına inandığım için.
      Kusurlu olan bendim oysa, hayatı boyunca kötü rollore giren bendim, hata yapan ben olmalıydım...
      Tüm bu nefretimin tek sebebi değil bu yaşananlar, geçmişimden tek tek bir araya topladığım onca acı hatıranın enkazından canlı çıkan ruhlarına teslim oluşum bu. Tüm gücüm güvendiğim insan tarafından yıkıldığı için bir anlamı kalmadı hayatın. Hemen şuracıkta ölüm meleğini beklemek daha kolay geliyor yaşamaktan.
      Senin tepkisizliğin öldürüyor beni, ihtiyacım olduğunda yanımda olmadığından kayboluyorum bu dipsiz kuyuda.
      Kendimi tekrar toparlayacak gücü bulduğumda bitecek seninle tüm hesabım, hiç bir zaman layık olamadığım o gelinliği asla hak edemediğim annelik duygusunu da öldürüp, bu lanet olasıca hayattan insanların nasıl da kolay mutlu olduklarına kafa yoramayacağım bir yerlere gideceğim.

23 Ağustos 2014 Cumartesi

23.08.2014

      Onlarca yıllık tövbemi öldürdüm bu gece. Kalbimin şiddetli atışlarına ve ensemi yakan o ateşe inat teslim ettimi bir kaç damla kanla bir ömürlük bir hatıraya.

27 Mayıs 2014 Salı

27.05.2014

      Güzel bir yalana inanmistim seninle, bazı aşkların gerçek olduğuna dair. Zaman gösterdi ki yokmuş böyle bir aşk, gözleri kör eden aşk karşındakini mükemmellik addedtirip sonunda bomboş gerçeklerle yüzlestiriyormus insanı.
      Bu masalı tanıyordum aslında, cok iyi bildiğim bir ezberdi lakin yanilgim seni üstün tutmak oldu tüm yalan aşklardan. Sen de sevildigini anlayan her aşık gibi zalimlestin. Her eziyete boyun eren asi ruhum prangalarda bir ömür kalacak sandın.  Öyle de olacaktı oysa, eğer sen benim dilimden birazcık anlasaydin.
      Farklı dilleri konuşmaya başladığımızda kayboldu yıldızlar. Gece bakışlarında başka bir adam vardı.  Tanıdığımı sandığım yabancı bir adam. Şimdi benimle bir anlasmaya varmayi red eden, yalnizca kendi problemlerini düşünen bir adam.

26 Mayıs 2014 Pazartesi

26.05.2014

      Böyle böyle tükeniyor demek ki sevdalar, insan canından böyle böyle vazgeçiyor.  Elimden her geleni yaptığıma göre bundan sonrası gurursuzluk sayılmaz mı? Bağımlı bir insan mıyım ki istenmedigim yerde kalayim? İstenmedigimi anlamak için sadece kulaklara mı ihtiyacım var? Bu gece de beni yüz üstü bırakan sevgiliye daha ne kadar direneyim?
      Sanırım vakti geldi, toparlanmanın ve kim olduğumu göstermenin vakti geldi. Ayrılık ve hasrete onca alıştık zaten, şimdi de Sükutu kabullaniriz usulca.  Fazla gelen sevgimin üstünü almalıyım artık.  Normal insanlar gibi basit sevme vakti şimdi...

23 Mayıs 2014 Cuma

23.05.2014

      Ruhumu sıkan bu mengene gevşemiyor, içim daraldıkça daralıyor ve sanırım nefes alamıyorum artık. Ama enteresan olan şu ki sana susuyorum ve senden habersiz yaşıyorum bu buhranı. Verdiğim sözümü tutmak zorundayım evet ama ne kadar bu ruh haline teslim olacağım Allah bilir. Ettiğim dualar, sığındığım limanlar tesellide zorlanıyor.
      Belki de gerçekten yoksun, belki de gerçekten hazmettin bu sonu. Belki de gerçekten bensizliğe alıştırdın kendini. Beni bensiz sevmene tahammül edemiyorum. Beni benimle sev... Benimle kal....

22 Mayıs 2014 Perşembe

22.05.2014

      Sözümden dönmemek adına kendimle verdiğim mücadeleyi, beynimin içinde dört dönen kırk bin tilkiye anlatma zorluğu çeksem de sanırım son hakkımı kullanıyorum. Sonlardayız galiba... Ben hiç vazgeçmeyecek gibi görünsem de oradan, bir yerde benim de kırılacak kolum kanadım. Neyi neden beklediğimi bilememenin boşluğundayım.
      Benden ne istediğini, ne beklediğini anlayamamanın amaçsızlığındayım. Sana nasıl davranmalıyım ve bu bir sınavsa kazanmak için sadakat ve sevgim dışında nelere ihtiyacım var onu da bilmiyorum. Hiçbirşey bilememenin ızdırabıyla kıvranıyorum yine. Aramıza yolların değil, engellerin fırtınası girdiğinden beri buz gibi kesilen eski sıcak aşkımız eritilmeyi bekliyor senden gelecek iki güzel kelimeyle.
      Belki de nafile bekleyişler bunlar, belki de çoktan tükettik tüm joker haklarımızı. Ama vazgeçmek için çok erken, ne kadar geç kalsak da herşeye...