28 Temmuz 2012 Cumartesi

28 Temmuz 2012

     Her gece ayrı bir sessizlik çöker bu kente...Yalnızlığın en ıssız anında özlemlerim çığ gibi dökülür omuzlarıma....hayatı kendime zindan, mutsuzluğu dost edinmişcesine...!  Ve ben her gece ayrı bir hüznün koynunda uyur da.....anlatamam yare derdimi. Derdim başımdan aşar, aşkım semadan taşar, kelimeler dizilir ardı ardına da birden lâl olur dillerim, susarım. ''Seviyorum'' demek kadar basit, ''aşkım'' demeye alışkın dudaklar kadar laubali değil içimde çırpınan kadın...İçimdeki kadın savaşlarından yorgun düşmüş bir yaralı. Kanayan yaralarını dikecek ve dününde yırtılan gerçeklerini bu güne bağlayacak bir ipliği yok.
     Eteklerinde papatyalar taşıyan o küçük kızlar çok eskilerde kaldı şimdi...Şimdi hayat döküyor tek tek eteklerindeki taşları. Unutulmasını arzuladığın ne varsa bir uçurtmanın tellerinden haykırıyor tüm aleme gerçekleri. Gerçekler yalan, gerçekler acı, gerçekler siyah. Yalanlarımla beyazlattığım, öldürdükçe hayatta kalabildiğim bir hikaye bu. Hikayem tatsız....hikayem tuzsuz...!
      Şimdi sadece sevgi değil nefrette biriktiriyorum gönül kumbaramda....biliyorum bir gün sevgimin şiddetinden aşkın olacak nefretim....ve nefret etmediğim günlere acıyacağım sokakta kalmış çıplak ve aç bir çocukmuşcasına. Kabir niyetine taşıdığım bir kalpte, şehrin en büyük mezarlığına aday olacak nihayetine erince tüm yanılgılarım. Yanılgılarım ve olmazsa olmazlarım dolduracak mahkeme salonlarını...Sil baştan yaşadığım hayat ise bu.....ben şimdi silmekten aşınmış ve yırtılmış bir kağıt parçasıyım, mütemadiyen gri.
       Kurşun kalemi sever kadınlar...karalamak değil silmektir onların kaderi....! Erkeğin nasibine düşen koca bir defter yanında temiz kalmaya mahkum tek bir sayfadır kadının kaderi. Silindikçe yıpranan, silindikçe iz bırakan, silindikçe parçalanan....!