29 Mart 2014 Cumartesi

29.03.2014

       Bir ip koptu, görünmeyen bir bağın zincirleri gevşedi usul usul. 3 Eylül günü daldığım o güzel uykunun rüyalarını, 17 Mart gecesi bir karabasan yarım bıraktı. Eylülde kapıldığım muhteşem hayallerden, martın kapıdan baktıran soğuk rüzgarlarıyla uyandım.
      Umutlarımın efsunuyla büyülenmiş gözlerimi, hayatın acımaz bir tokatı ıslattı. Telefonun ucundaki ses, hiç duymak istediklerimi söyledi ve kapandı gözlerim. Açıldığında, görmek istemediklerine sitemin en belirgin hali olan damlaları sonsuz boşluğa terk ederek tekrar kapandı, tekrar açıldı, kapandı, açıldı....
      Göl olsaydı akıttığım damlalar, ben sonsuzluğa uçmanın, boşluğa sevdalanmanın en koyu halini yaşayan bir sarhoş olabilirdim. Bu hayat koca bir boşluk olsaydı, ben bu boşluğu doldurmak için sürekli ekerdim gönül bahçeme aşk tohumlarını.
      Çok da uzun sürmedi aslında bu hayatın koca bir boşluk olduğunu anlamam. Çok da büyümek gerekmediğini anlamıştım en büyük acıları çekmek için. Hayat içi boş kuru bir ekmek gibiydi bizim gibiler için. Ne tatlı, ne tuzlu bir katık vardı. Her seferinde gönül gözyaşlarıyla ıslatarak yumuşatmaya kalktık, merhametsizlikten kaskatı kesilmiş ruhlar boğazımıza takılmasın diye.
      Son yanılgımdan da uyanınca o mart gecesi, hala mı yanılıyorum diye sormadım bile. Son yanılgım, bir hata değildi, pişmanlık değildi, utanç değildi. Son yanılgım umut gemisine binmekti, hiç batmayacağını sanıp. Değişebileceğimi sanmak belki de en büyük saçmalığıydı aklımın. Aklımla savaş halindeki ruhum yemin etmişti bir kere asla aklıma mağlup olmamaya.
      Hayatın değişebileceğine inanmakla, kendimin değişebileceğine inanmak arasında bir tezatlık yoktu neticede. ne hayat değişecekti ne de ben. Kurulu düzenim bana öğretmişti bunu ama cevabını asla bulamadığım, bilemediğim, asla öğrenemediğim bilmem kaç bilinmeyenli denklemler gibiydi çarelerim.
       İstisnasız herşeyden nefret etme duygumun önüne set olsun diye sığınıyorum bir kutu ilacın boşvermişlik hayallerine. Bir süre sonra geçecek diyorum, bitmeyecek ama geçecek. hiç bitmedi zaten, bitemezdi, bitmemeliydi.
      İnsanlar kötü diye ben de kötü olamam demiştim. Bu sadece bir savunmaydı dilime gem vurmuş. Oysa ben bütün kötülük yapma hakkımı çoktan tüketmiştim.

24 Mart 2014 Pazartesi

24.03.2014

      Mükemmellik kisvesine oturtulmuş tüm beklentiler. Herkesin mükemmellik anlayışının  kapasitesi oranınca. Herşeyin bir şekli, bir oluru, bir ederi var. Ben ise bu tanımlamaların dışında kalmış, kendine uygun bir platform bulamamış biçareyim. Dışardan bakınca başka, içerden bakınca başka bir renge bürünen, göz yanıtlması gibi bir figürüm. Hala bulamadım toplumda yerimi, konumumu seçemedim. Hayalini kurduğum hayat ile yaşamaya mecbur bırakıldığım hayat tam bir çelişki, üstüne üstlük değiştirmeye çalıştığım herşey de tam bir fiyasko.
      Hatalarım gölge gibi ayrılmayacak peşimden belli ve belli ki unutmayı öğretemeyecek hiçbir ilaç bu yazgıyı. İntikamdan arınmış ruhum, ilahi adalet yerini bulsa da refaha ermeyecek. Son bir dileğim vardı hayat adına, kocaman ve pırıltılıydı. Başından sonu belli filmler gibi sıkmaya başladı ilk fırsatta.
      Kendime yeni bir rota çizmem gerektiğini hissediyorum son günlerde. Hislerimde yine yanılmadığımı görmek mutlu mu etmeli kahinleri tutturmuş bir cadı edasıyla. Hayatımın anlamı, anlam kattığı herşey ile tali bir yola dönüştü. Tek emelim hayalime kavuşmak iken, yeni bir hayal nasıl bulabilirm ki? Kalbim sevmekten yorulmasa da bedenim zamana eyvallah diyebilecek mi? Zaman akıp gidiyorken günbegün tüm beklentileri, yaşlılığın vakurlu tavrını takınarak kabullenebilecek miyim bu hiç istemediğim kötü finali? 
      Zamana değil düşmanlığım, zaman değil insanlar çaldı tüm gençliğimi. Bir enkaz bıraktıklarını görmek istemedikleri için  yastığa rahat gömebildikleri ruhlarını bekliyor olacağım o mahşer kalabalığında. Ama biliyorum ki hiçbir intikam, hiçbir acı, hiçbir hesaplaşma değiştirmeyecek beni. Zamanla daha da katı kesilen vicdanım, suratsız İstanbul trafiğini seyrediyor gibi tepkisiz izleyecek olanları. İlahi adaletin onlardan aldığı hiçbirşey doldurmayacak bende bıraktıkları boşlukları.
      Yaralarımı iyileştirmeyecek hiç bir an. Ben, üstümde emanet duran bu meymenetsiz pis bedenime yapışık kötürüm ruhumu sürükleyeceğim ardımda bir ömür.  Hayallerin sadece hayal olduğunu küçük yaşlarda öğretti hayat bana. Ama hep de tecrübeyle öğretti, döve döve öğretti. Ateşin yaktığını yanmadan, jiletin kestiğini kanamadan, ilaçların zararlı olduğunu intihar etmeden öğrenmek nasip olmadı.
      Sınavım büyükmüş, hayata sağlıklı gelip sonradan bir uvzunu kaybedenlerden farksızım desem çok mu haksızlık yapmış olurum?

21 Mart 2014 Cuma

21.03.2014

      Hırçınlaştı, aksi bir ihtiyara döndü içimdeki kırmızı pelerinli kız. Bütün hüznüm koca bir sinir dağına döndü; içinde patlamaya hazır özlem lavlarıyla. Sitem halinde seyrediyor hayat trafiğim. Her yolumu kesen kırmızı ışıkta, içimin umutsuz sirenleri çığlık atıyor. Sağım özlem, solum efkar, dört yanımda sonsuzluğa uzanan kapkaranlık duvarlar, kuyuda ben ve yalnızlık.
      Sitemim biraz sana, biraz bana...ama en çok da hayata
      Herkes gibi değilim, Herkesleşmeye, sıradanlaşmaya muhtaciyetimden bu halim. Sıradan bir hayatın, sıradan bir figürü olup da kendimi avutmaya çalışmak daha insaflı bir ego tatmini olmaz mıydı? Ama bizler, hastalıklı ruhlar...Alışılagelmiş bu düzeni bozmaya yetmiyor gücümüz. Ne korkular güç veriyor, ne de güçlü olmak korkmaya engel oluyor.
      Sorulan hiçbir soruya doğru cevap verememek benim alınyazım. Kader beni mahkum etmiş koca bir yalan senaryosunun başrol müebbetine. Şeffaf olamamaya alıştım da, alışamadım resmi makamlarda kayıtlara geçmiş kütüğüme. Parantezlere muhtaç bir hayat bu, dipnot açıklamalarına mecbur.
      Sadece adı 'geçmiş' olan, aslında hiç geçmemiş olan ve terk etsen de yakanı bırakmayacak olan acı izlerimin gölgesi eziyor mutluluk toprağına ektiğim umut tohumlarını.  O tohumlar ki, ya gözyaşlarımın bolluğundan çürüdü ya da içimin kuraklığından öldü. O umutlar ki, bir kanser hastasının saçları gibi tek tek kopup ellerime döküldü....
      Ben şimdi seni yanımda istesem, yollar engel olur, zaman düşman olur. Ben şimdi istesem seni yanımda