26 Haziran 2012 Salı

26 Haziran 2012

 Sevgilinin yaralarına merhem olmaya çalışırken kendi acılarımızı da teselli etmesini beklemek boş bir hayal mi ?
Neden gelen hiç kimse bütün kalıplarından soyunup şeffaf ve yalın gelmez ki ? Teslim olmaya hazır bir köle gibi vazgeçmiş iken bu hayatın tüm sahte zevklerinden, sadece huzur isteyen bir kalp neden sığınmaz bu limana ? 
Yine yanlış yapıyorum biliyorum, biliyorum ve kendimi kendime şikayet etmekten öteye geçemiyorum bu devranda. Bu devranın çarkları hep aynı yerde takılıyor kırılıyor işte. Tesellilerim bile bayatladı, küflendi artık. Demode oldu sığındığım bütün bahaneler, anlamını yitirmiş bir hayal dünyasından huzur beklemek en komik hikayem oldu sonunda. 
Ne dipteyim ne de düzlükte...Dört yanımı sarmışken bu katran karası hüzün, usulca süzülen bir umut ışığı  yetmiyor ruhumu aydınlatmaya. Ben kaybetmeye mahkum isem bu yalancı dünyada ve kaybetmeye mahkum ise o sığınmaya çalıştığım liman neden merhem olamıyoruz birbirimizin gönül yaralarına ?
Gözyaşlarım kadar temiz, gözyaşlarım kadar masum olabilmeli bu aşk diyebiliyorsam hak etmiyor muyum gözyaşlarım kadar içten bir sevgiyi ?
Söylesene yarim...saramayacak mıyız birbirimizin gönül yaralarını...inanamayacak mıyız baharın bizi beklediğine, yırtıp atamayacak mıyız geçmişimizin en çok karalanan o kirli sayfalarını, kaçamayacak mıyız insanlardan ?  O insanların sahte dünyalarından kaçıp iki kişilik dünyamıza koşamayacak mıyız ? Söylesene yarim ! Sen misin bizi böylesine yalnızlığa mahkum eden ? Ben hala bir anne şefkatiyle bekliyorum içimde öldürdüğüm bütün karanlık duygularımı gömdüğüm bu mezarlıkta. 

10 Haziran 2012 Pazar

10 Haziran 2012

Yine tekerrürler devam edecek...önce ağlayacağım uzun uzun...sonra kabullenmenin o sağlam duvarına yaslayacağım sırtımı. Metanet ele geçirince ruhumun tüm hücrelerini, gülümsemeye başlayacağım tüm kaybetmeye alışanların o sonunu bildikleri hikayelere güldükleri gibi. ''Ama kalsaydın'' ile başlayacak binlerce cümle kuracağım belki de ardından. Bazen bir kaç gün bazen bir kaç saat sürecek acım, bunu yalnızca kalbimde açtığın yaranın derinliği belirleyecek. Ardından biriktirdiğim binlerce kelimeyi duymanı asla istemeyeceğim. Ben aşka aşık, ben hüzne sevdalı yüreğimle gidişine ağıtlar yaksam da bilmen için hiçbir çaba sarf etmeyeceğim. Sevdiğim şeyin bu içimdeki hisler olduğunu anlaman senin de uzun sürmeyecek sonunda. Seni kişi olarak değil de hayal olarak sevdiğimi o zaman anlayacaksın. Ve anlayacaksın ki sen aslında ''sen'' olduğun için sevilmedin. İçimde kurduğum bir hayal dünyasında gelecek planlarıma sonradan eklenmiş bir özneydin...... hepsi bu.Tıpkı senin hayatında olduğum gibi. Biz birbirimizin hayatında özlem duyduklarımızın yerine koymaya çalıştığımız birer figürdük işte. Oyun başlamadan bitti, sen dönmeseydin belki verdiğin sözlerden, rolümüzü çok da güzel oynayabilirdik. Oyun bozanlık yaptın....her zaman yaptığın gibi. Sen sana yakışanı yaptın ve gittin. Ben de bana yakışanı yapıp ardından bir kaç cümle kuruyorum işte...hissiz ve duygusuz...Bana hissettirebildiğin işte şu bir kaç satır, gözyaşı yok, acı yok, figan yok....Ne zaman başlayıp ne zaman bittiği belli olamayan muallakta kalmış bir hikaye bu. Belki birgün yine başa sararız kimbilir ?

9 Haziran 2012 Cumartesi

09 Haziran 2012

Ruhum......!
Kendinden habersiz boşlukta asılı kalmış ruhum.... Yalnızlığına kılıflar uyduran, kaybetmişliğine aldırmadan her savaştan ''yara alsam da'' sağ çıktım diye avunan ruhum. Yine mi kandırıyorsun kendini ? Yine mi savruluyorsun o ''zaman'' dedikleri mefhuma ?
Ruhum.....!
Yorulmadın mı bu tesellilerden...Barış bayrakları ne zaman dalgalanacak semalarında ve ne zaman vazgeçeceksin bu amansız hülyalardan. Umutlar kimin yüzünü güldürmüş ki ?
Ruhum.....!
Durmayacak mı içinin bu fırtınalı kabarışları, bu med-cezirlerden bıkmadın mı hala ve hala inanıyor musun insanlara ruhum ?
Yine yenildin ruhum kabul et...binlerce bahane bulsan da kaybettin...Hiçbir teselli avutmayacak biliyorsun ve biliyorsun ne ilk ne de son çırpınışların bunlar. Zaman dörtnala koşan atlılar gibi çalıp giderken bütün gençliğini ve güzelliğini ; sen oyalanmaya devam ediyorsun ruhum.
Sustur artık bu anlamsız sesleri, bu bekleyişler kör kuyuya atılan bir taş gibi yarmadan başını vazgeç.... vazgeç ...vazgeç....!

8 Haziran 2012 Cuma

07 Haziran 2012

Hep aynı noktada tıkanıyorum işte...Ben haklıyım, o haklı, bu haklı, şu haklı...hepimiz haklıyız işte ama en mutsuz ben, en çok içi acıyan ben ve gözyaşlarına mahkum olan yalnızca yine ben. Hatayı nerede yapıyorum ? İnanmak mı ?
Güvenmek mi?
Sevmeye çalışmak mı ?
Bilinmezin dar sokakları bu işte....ya yalanlara çarpıyorsun bu yolda ya da imkansızlıklara...Dümdüz doğru  ilerlemene imkan yok. Her çarpmanda daha çok acıyor için, daha çok kanıyor, daha çok batıyor tenine engellerin dikenleri.
Herkes gitti artık. Herkes senin yerin olmadığı, sana ait olmayan o güzel hayatlarına kavuştu. Kocaman dünyada yalnız olabilme lüksüne sahipsin her daim. Gözyaşların hala akabiliyor, hala üzülebiliyorsun Elif....Hayret sana ki ne hayret....
Tekerrürlerden yorulmak mı ?
Hep başa dönmek mi ?
Bir daha eskiye dönememek mi ?
Hangisi öldürüyor beni....şimdi hiçbir sorunun cevabını bilmeden bir kutu ilacın uyuşturucu ve unutturucu etkisine sığınmak istiyorum hiç sönmeyen sigaramın dumanında.
Hayır dostum hayır...Beni öldüren yalnızlık değil, beni öldüren o nefret ettiğim UMUTLAR....!
Her birinden nefret ediyorum, umut adını taşıyan her cümleden ve umuda sürükleyen her ihtimalden nefret ediyorum.
Yalvarmalı mıyım ?
Dilenmeli miyim ?
Vazgeçmeli miyim ?
Beni her seferinde yarı yolda bırakan tüm UMUTLARIMDAN ?
Ne zormuş bazılarının bir çırpıda sahip olduğu ve bıktığı o sıradan hayata kavuşmak.....'
Ne zormuş herkes günlük telaşlarıyla uykuya dalarken sabahı sabah edememek....!
Ne zormuş kendi ellerimle yazdığım bu kaderi yaşamak....!
İsyanım kendimden öte kime olabilir ki ? Kurtulmak istediğim geçmişim omuzlarımda ağır yük...!
Taşıyamıyorum.....!
Unutamıyorum.....!
Emanet edemiyorum, hafızamdan başka bir çöplüğe.....!