Neden gelen hiç kimse bütün kalıplarından soyunup şeffaf ve yalın gelmez ki ? Teslim olmaya hazır bir köle gibi vazgeçmiş iken bu hayatın tüm sahte zevklerinden, sadece huzur isteyen bir kalp neden sığınmaz bu limana ?
Yine yanlış yapıyorum biliyorum, biliyorum ve kendimi kendime şikayet etmekten öteye geçemiyorum bu devranda. Bu devranın çarkları hep aynı yerde takılıyor kırılıyor işte. Tesellilerim bile bayatladı, küflendi artık. Demode oldu sığındığım bütün bahaneler, anlamını yitirmiş bir hayal dünyasından huzur beklemek en komik hikayem oldu sonunda.
Ne dipteyim ne de düzlükte...Dört yanımı sarmışken bu katran karası hüzün, usulca süzülen bir umut ışığı yetmiyor ruhumu aydınlatmaya. Ben kaybetmeye mahkum isem bu yalancı dünyada ve kaybetmeye mahkum ise o sığınmaya çalıştığım liman neden merhem olamıyoruz birbirimizin gönül yaralarına ?
Gözyaşlarım kadar temiz, gözyaşlarım kadar masum olabilmeli bu aşk diyebiliyorsam hak etmiyor muyum gözyaşlarım kadar içten bir sevgiyi ?
Söylesene yarim...saramayacak mıyız birbirimizin gönül yaralarını...inanamayacak mıyız baharın bizi beklediğine, yırtıp atamayacak mıyız geçmişimizin en çok karalanan o kirli sayfalarını, kaçamayacak mıyız insanlardan ? O insanların sahte dünyalarından kaçıp iki kişilik dünyamıza koşamayacak mıyız ? Söylesene yarim ! Sen misin bizi böylesine yalnızlığa mahkum eden ? Ben hala bir anne şefkatiyle bekliyorum içimde öldürdüğüm bütün karanlık duygularımı gömdüğüm bu mezarlıkta.