28 Ocak 2012 Cumartesi

28 Ocak 2012

     Hüzün benim adım.....hep gri tonlarda rengim....Yaşam'la ölüm , günah'la sevap , yalan'la gerçek arasında sıkışmış kalmışım . Ne neşelenecek sebep ararım , ne de ağlayacak keder. Uzar gider benim hikayem , fecri beklerken ömür gibi boşa harcanan sabahsız gecelerde....katran karasında bir tonda . Gözlerim her an beni terk edecek bir yağmur bulutu , sisli , puslu ....! Gülüşlerim hüzün , susuşlarım hüzün , kalbimse hep kurak....Ellerimde kalan izler , kül gibi savrulan yeminler , kuru yapraklar gibi cansız hayatlar bende saklı..
     Adım hüzün benim.....yetişemem ardından kaçan hayallerin , yollar ırak düşer , yollar yalancı , yolda kaybettiğim tüm yoldaşlar şimdi bana yabancı..... Bir kalemim dostum , bir de eylül tek sırdaşım , özlediklerim asla tanımadıklarım , beklediklerim asla gelemeyecekler , kaderim benden şikayetçi ben kendimden....
     Benim adım hüzün.....ne gözler gelir aklıma ne de kalmıştır kelimelere itimadım , dost sandığım yarenler , yaren sandığım düşmanlar bir ikilem kararsızlığında köşe kapmaca oynarlar....çocukluğuma sığdıramadığım erken vedalar gibi....Sevgi , şefkat bittiğinde sığınırlar ya hep bana , veda buseleri sırtımda ağır yük , akmayan gözyaşları boğazıma dizilen ilk lokma , mezara kadar eşlik eden tek vefalı dost hüzün....
     Kimin uğramaz ki yolu bana ? Pembesi akıp solunca rüyaların rengi ve kocaman yürekler dönünce afet sonrası enkaza hep son durağım ben....!  Mütemadiyen efkarın , meczup firkatin , sonu gelmez hasretin tek adresi , alevi sönüp küle dönenlerin tek sırdaşıyım ben...!

28 Ocak 2012

    
 
 
     kadar hissedebilirsin bir kemanın tellerindeki hıçkırığı ,bir müziğin notalarındaki hüznü ? Her tını binlerce anı olup üşüşmez mi , mahzenlere kapattığın karanlıklarda saklı ve her an firar etmeye amade  duygularına ?  Bazen hatırlamaya çalıştığın onca güzel duygu koşarcasına giderken avuçlarından , sadıklık yarışında bayrağı taşıyan neden hep çirkef , çetrefilli , arsız anılarındır ?
     Kaybedilenler neden hep en güzel olanlardır ? Ve kaybettiklerimiz neden hep asla dönmeyecek , imkansızlıklar ardında saklıdır ? Ve insan neden en çok kendi içinde kaybolur.....? Haritasız , yolsuz , uçsuz bucaksız gönül mekanında pusulan da sen isen ve yoldan çıkaran hain düşman da sen kendine ? 
     Ömrünce arasan da tozunu bulamayacağın izler saklanır hep hafızanın derinliklerinde....! Bir ses , bir bakış , bir koku ....Hani benim yıllarım , yollarım nerde kaldı ? Umut ektikçe gözyaşı biçtiğim saatlerim , gecelerin en karanlık anlarında güneşe hasret vazgeçtiklerim. Hep ben mi tek şahidi olmalıydım kendi infazımı seyreden ?
     Kıydıkları bir can'dı , çaldıkları bir ömür , giderken götürdükleri asla ben olmayacak bir kadın .....!  Dönüp bakmadan ardımda kalanlara , ben nasıl kıydım kendime ? Gözümde büyüttüklerim ufala ufala bir zerre olurken ben çok mu yükseldim kendi bataklığımda ? Ve bataklığımda çırpınmaya takatim yokken beklenen bir el bu kadar mı acımasız olmalıydı ?
     Yazılı olmayan kuralların yargısız infazında idam sehpasına sevgiyle gönderdikleri bir benmişim...! Tebessüm ederek mi ölür insan ? Celladın sevgiyle bakarken nasıl kıyar sana ? Sevgi adına bildiğim ne varsa....yok oldu bilmediğim dünya masallarında . Hikayelerimi başkaları yazdı , yıllar sonra seyredebilecek yüreğim var mı ?
     Bir kere kaybedilen ve asla geri alamayacağın bir oyundu bu , kuralları baştan yanlış yazılmış...!

24 Ocak 2012 Salı

24 Ocak 2012

     O kadar çok tüketmişim ki sevgi hissini , şimdi kendimi bile sevmeye kıırntılar kalmamış içimde . Kalpsizlik mi bomboş bir yüreğe sahip olmak ? '' Herkezin unutmadığı biri hep var '' derler ya hayatta , istisna olmanın keyfine mi varmalıydım yoksa ? İçli içli çalar radyoda şarkılar , her biri hasret , her biri aşk kokar . Hissedemiyorum oysa ki .... kanım çekilmiş gibi canımdan , hissiz , uyuşmuş , boş bir kalp bendeki amacı kan pompalamaktan öteye geçemeyen .
     Hayır ...! Sevda uzun zamandır kıyılarına vurmuyor yosun kokan kalbimin boş sahillerinin . Ben......! Amaçsız bir sandal gibi sevdanın kıyılarına ıraklardan bakıp savrula savrula başka başka limanlara yol alan . Ramak kala kaçıp giden ben ' ler , buldum derken kaybetmelerim , beyaz sandığım karaların içinde kalmışlığım , özlemlerim , hasretlerim , kırık dökük umut parçalarım ve griye dönen sisli hayallerim . Bana kala kala seyr eylemenin kıskançlığı kaldı ya hayattan , her yolcu gitti gülerek koştu kendisini bekleyen aşk dolu hayatının kollarına . Geride kalan hep mi bendim ? Hiç mi yetişemedim kendi mutluluğuma ? Yoksa mutluluğum çalınmış mıydı benden arsızca ?
     Kimler kararttı içimin efsunlu şiirlerini ? Kimler çaldılar beni bana bırakmadan ? İade ettiklerinde bir ben daha kalmamıştı oysa bana . Şimdi okusam dünyanın bütün kitaplarını ve gitsem gidebileceğim en uzak noktaya .... ne bulduklarım güldürecek aynalara küskün yüzümü ne de gördüklerim getirecek ışıltısını kaybetmiş âmâ gözlerimin ferini....! Ne satır aralarında bulacağım kaybettiklerimi ne de ne de yolcuların bıraktıkları ayak izlerinde...! Kaybolmuş şehirler gibi haritasızım belkide , belki de bu yüzden hiçbir kasırganın savurduğu yolcular düşmüyor yollarıma.....!
     Peki ya kalbim ? Helak olmuş kavimler kadar günahkar ve isyankar mıydı da müebbete mahkum edilen her bir asi can sürgün edildi hücrelerimden....! Gitgide ıssızlaşıyor , yalnızlaşıyor , kaçıyorum .....! Sevgiye dair bildiğim ne varsa unutmak üzereyim . Son durak ölüme kadar aramaya devam etmek koca bir hiç maratonundan başka ne olabilir ki ?  Canımı böylesine sevda işkencesiye yakılmasının , bu kadar esaret ve kölelik , mahkumiyet , bu acziyet ne içindi ? ? ? Bir avuç sevgi ....!
     Bir avuç sevgi için koca bir ömrü hibe ettim ya .... bir daha mı ? ama kime ?

16 Ocak 2012 Pazartesi

16 Ocak 2012

     Bir acının zirvesine varmak vardır , birde kurtuluşa ermenin sarhoşluğu...!
Izdırapların kara rengiyle istila edilmiş ise yaşam alanının bütün kaleleri , nefes almak için isyan , özgürlüğün için mücadelen makbuldür elbet . Kara saçlarını tek tek yolmanın yahut damla damla kırmızı kanını akıtmanın faydası yok ki beyazlığını kaybetmiş , masumluğunu fesh etmiş bir ömre. Halâ içimde asi bir çocuk varsa  dizini kırıp oturmayı öğrenememiş , yeterince acımamış etimin içindeki ruhum...!
     En çok yoranın ne olduğunu çözemediğim anlarda teraziye sordum durdum hatıratlarımı . Mutluluğa ramak kaldığında oyun bozmalarım mı yordu beni yoksa ben herşeye gözüm kapalı tamam dediğimde bozdukları evcilik oyunlarım mı ? İmkanlarım mevcudiyetinde şımarıklığımdan ve asiliğimden tekme vurduğum huzurun yitişinin ardından yaşadığım nedamet mi , yoksa mecburiyetlerle çevrelenen günlerimde , içten içe bir bebek gibi büyüttüğüm umutlarıma kavuştuktan sonra dibe vurduğum boşluklar mı ?
     Şimdi küf tutmuş anılarımı ne kadar havalandırsam da umut içeren gün ışıklarıyla , bedenimde kalan izler her aynaya baktığımda tokat gibi vurmaya devam eder arsızca . Her iz bir hayat , her hayat onca iz bırakıyor ya ardı ardına . Hafızanı sıfırlamayı çare gördüğün anlarda , bedenine kazınan izler için kaç cerraha başvurabilirsin ki ? Polyanacılıktan kalma sahte mutluluk parfümleriyle örtmeye çalıştığın hayatının o kesif kokularını senden başka duymayan ruhlar sağır , dilsiz ve hep haklı  değil midir senin tek kişilik sahnende ? Şiddetten , nefretten ve gafletten sana kalan geçmeyen izler , çığlıklarını duymayan komşular ve bir kaç karakol tutanağıdır işte....!
     Herşey bitti derler , dediler de . Belki de bitmiştir sahiden ama bitmeyen bir hikayem var halâ benim.....!!!

9 Ocak 2012 Pazartesi

09 Ocak 2012

       Sevilmeyi beklerken kocaman umutlarla , asla beni bekleyenlere vermediğim bir müsamaha cömertliğiyle beklerdim sevilme ihtimalinin en ızdırapli halini. Sevilme muhtaçlığıyla yanarken , o aciz , o hain , o düşmancasına ruhlar öyle çok parçalara ayırdı ve sevda adına aşk adına  öyle çok  kaybettim ki,  kendimi aramanın da beyhude olduğunu anladığımda ; Vazgeçtim , önce kendimden ...!
     Keşkeler öyle çok birikti ki ömür kumbaramda , arasam da bulamadım sonunda mutluluk yazan küçük heceleri. İhtimaller uzadı , parçalara bölündü , yap-boz gibi yerleştir taşları dediler.  Beni çırpındıkça  dibine çeken bir bataklıktı kırık hayallerim , ne rüyalarıma tabir kaldı ne de hayallerime bir yâren . En güvendiklerim de çıkınca o hayal sahnelerinden teker teker küstüm pembe dahi olsa renklere . Hayallerin insanlar kadar yalancı, insanların hayaller kadar sahte olduğunu anladığımda ; Vazgeçtim , önce hayallerimden...!   
      Sözlerim hep takılıp kaldı önyargı trafiğine , herkez kendine müslüman , herkez egolarına tutkun ,  herkez bencillik kölesi olmuşken ...Ya uyacaktım masivanın kirine , pasına yahut da dışlayacaktım ruhumu her dem olduğu gibi . Tek başınalığın sonsuz yollarında kendim anlatır , kendim dinler , kendime dost olurken tek kişilik dinleyici kalabığında nefes alabilmekti özgürlük......Boşa konuştuğumu , ne söylesem de kimsenin alışılagelmişliklerini değiştiremeyeceğimi anladığımda ; Vazgeçtim , önce sözlerden...!
     Herşeye rağme vazgeçmediğim bir sevda kaldı bana ,  öncesiz , sonrasız ! Sözleri attım , hayalleri attım , kendimden bile vazgeçtim !!!

7 Ocak 2012 Cumartesi

07 Ocak 2012

     Kendi kendine konuşabilmenin en özgür hali .... Hıçkırsam bile sormasınlar...nerden gelir kime gider bu ah'lar ? Bu hicranlar kime ? Bu firkatler niye?..Bilmesin kimse..kalbimin en acıyan yanları saklı kalsın kendi boşluğumda,uzansın ötelerce sonsuzluğa... Bir zaman geçse devrilse,yeni bir çağ başlar mı benim takvimimde?
     Anlatabilmeyi her denediğimde dilimi yaktı sözcükler,dillerim müebbet mahkûmu lâl, dillerim sükûtu giymiş âmâ,dillerim kolsuz kanatsız çolak....! Anlatmayı her denediğimde asma kilitleri sökecek anahtarların çoktan terk ettiğini anladım bu efsane şehri.Kimse duymaz,kimse görmez,kimse bilmezmiş küçük hikayemi.
     Gözümün elifi diye sakındıklarım,gözümün nurunu da çaldığından beridir bu masivaya âmâ kalbim.Anlayınca herkezin gittiğini,zamandan da beraat ettirdim kalbimi...nâmekan varlığımı kazıdım o suretimin bir daha asla gezinemeyeceği duvarların ardına. 
     Şimdi sislerle dolu tarihimin sayfa aralarında kaybolmaya yüz tutmuş sade bir yalnızlıktır bana kalan.Elimde avucumda kalan bir nedim ruh gezinen sokaklarda.Aynı şehrin aynı kaldırımlarında aradığım farklı bişey olabilir mi? Ne kalır benden bana ve benden bana kalamamışken bir elif misali huzur kime satarım makus talihimi.İkbalimden yana bir gün beyhude harcanmasaydı eğer....!
     Sormaya kalksam cevaplar utanır benden,ben sükûtu giyerim de sualler ar eder bendimden.Ey beni Hüzne gark edenler...Sorsam varır mıyım cevapların fevkine? Sorsam bulur muyum hülyaları kaçmış boz hayallerimi? Sorsam alır mıyım kuyularda çürümüş tomurcaklanmamaya mahkum gençliğimi? Sarabilseydim şayet utanmaz mıydınız ardınızda kalan bu aksak ayaklarımdan? 
      Susarım,söyleyemem...Bir uzun 'ah' olur dökülür kalbimden heceler,dilim dönmez ama kalbim haykırır sessizce.Geride kalan en güzel enkaz bedenimden alacakları daha ne kadar intikam kalmıştır?
      Gitmeliydi herkez ve gitti....Sormadım neden? Kader dedim,talih dedim,bu da geçer dedim.Hüznümle kaldım tam da meydan savaşlarının ortasında....Şimdi bir kaç harf dizilip anlatmaya çalışıyor ya...Beyhude gönlüm beyhude...
     Bu hüzün çok yakıştı bana....!