16 Ocak 2012 Pazartesi

16 Ocak 2012

     Bir acının zirvesine varmak vardır , birde kurtuluşa ermenin sarhoşluğu...!
Izdırapların kara rengiyle istila edilmiş ise yaşam alanının bütün kaleleri , nefes almak için isyan , özgürlüğün için mücadelen makbuldür elbet . Kara saçlarını tek tek yolmanın yahut damla damla kırmızı kanını akıtmanın faydası yok ki beyazlığını kaybetmiş , masumluğunu fesh etmiş bir ömre. Halâ içimde asi bir çocuk varsa  dizini kırıp oturmayı öğrenememiş , yeterince acımamış etimin içindeki ruhum...!
     En çok yoranın ne olduğunu çözemediğim anlarda teraziye sordum durdum hatıratlarımı . Mutluluğa ramak kaldığında oyun bozmalarım mı yordu beni yoksa ben herşeye gözüm kapalı tamam dediğimde bozdukları evcilik oyunlarım mı ? İmkanlarım mevcudiyetinde şımarıklığımdan ve asiliğimden tekme vurduğum huzurun yitişinin ardından yaşadığım nedamet mi , yoksa mecburiyetlerle çevrelenen günlerimde , içten içe bir bebek gibi büyüttüğüm umutlarıma kavuştuktan sonra dibe vurduğum boşluklar mı ?
     Şimdi küf tutmuş anılarımı ne kadar havalandırsam da umut içeren gün ışıklarıyla , bedenimde kalan izler her aynaya baktığımda tokat gibi vurmaya devam eder arsızca . Her iz bir hayat , her hayat onca iz bırakıyor ya ardı ardına . Hafızanı sıfırlamayı çare gördüğün anlarda , bedenine kazınan izler için kaç cerraha başvurabilirsin ki ? Polyanacılıktan kalma sahte mutluluk parfümleriyle örtmeye çalıştığın hayatının o kesif kokularını senden başka duymayan ruhlar sağır , dilsiz ve hep haklı  değil midir senin tek kişilik sahnende ? Şiddetten , nefretten ve gafletten sana kalan geçmeyen izler , çığlıklarını duymayan komşular ve bir kaç karakol tutanağıdır işte....!
     Herşey bitti derler , dediler de . Belki de bitmiştir sahiden ama bitmeyen bir hikayem var halâ benim.....!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder