Ne kadar hissedebilirsin bir kemanın tellerindeki hıçkırığı ,bir müziğin notalarındaki hüznü ? Her tını binlerce anı olup üşüşmez mi , mahzenlere kapattığın karanlıklarda saklı ve her an firar etmeye amade duygularına ? Bazen hatırlamaya çalıştığın onca güzel duygu koşarcasına giderken avuçlarından , sadıklık yarışında bayrağı taşıyan neden hep çirkef , çetrefilli , arsız anılarındır ?
Kaybedilenler neden hep en güzel olanlardır ? Ve kaybettiklerimiz neden hep asla dönmeyecek , imkansızlıklar ardında saklıdır ? Ve insan neden en çok kendi içinde kaybolur.....? Haritasız , yolsuz , uçsuz bucaksız gönül mekanında pusulan da sen isen ve yoldan çıkaran hain düşman da sen kendine ?
Ömrünce arasan da tozunu bulamayacağın izler saklanır hep hafızanın derinliklerinde....! Bir ses , bir bakış , bir koku ....Hani benim yıllarım , yollarım nerde kaldı ? Umut ektikçe gözyaşı biçtiğim saatlerim , gecelerin en karanlık anlarında güneşe hasret vazgeçtiklerim. Hep ben mi tek şahidi olmalıydım kendi infazımı seyreden ?
Kıydıkları bir can'dı , çaldıkları bir ömür , giderken götürdükleri asla ben olmayacak bir kadın .....! Dönüp bakmadan ardımda kalanlara , ben nasıl kıydım kendime ? Gözümde büyüttüklerim ufala ufala bir zerre olurken ben çok mu yükseldim kendi bataklığımda ? Ve bataklığımda çırpınmaya takatim yokken beklenen bir el bu kadar mı acımasız olmalıydı ?
Yazılı olmayan kuralların yargısız infazında idam sehpasına sevgiyle gönderdikleri bir benmişim...! Tebessüm ederek mi ölür insan ? Celladın sevgiyle bakarken nasıl kıyar sana ? Sevgi adına bildiğim ne varsa....yok oldu bilmediğim dünya masallarında . Hikayelerimi başkaları yazdı , yıllar sonra seyredebilecek yüreğim var mı ?
Bir kere kaybedilen ve asla geri alamayacağın bir oyundu bu , kuralları baştan yanlış yazılmış...!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder